FIREFIGHT (RECKONERS, #2) - BRANDON SANDERSON || KİTAP YORUMU BRANDON SANDERSON 28'İ

3/27/2016 , BY Mosepati - Hiç yorum yok:
 
 

Kitap: Firefight
Orijinal Adı: Firefight
Yazar: Brandon Sanderson
Yayınevi: Dex Kitap
Çeviri: Taylan Taftaf
Yayın Tarihi: 2015
Sayfa Sayısı: 512

Tür: Young Adult,  Fantasy


Yeni neslin en büyük fantastik yazarı olarak kabul edilen Brandon
Sanderson anti-kahramanların destanını yazmaya devam ediyor. 
Asilerin bir Yüksek Epik öldürmesi imkansız derlerdi; ta ki David 
yenilmez, ölümsz ele geçirilemez Steelheart’ın sonunu getirene dek... 
Bu inanılmaz gelişmenin ardından David’in kafasında yeni sorular 
belirdi. Hem de büyük sorular... Ama yanıtları Newcago’da kimsede bulamıyordu. 
Manhattan’daki Yeni Babil ona bazı yanıtlar sunabilecek gibiydi. 
Yüksek Epik Regalia tarafından yönetilen Yeni Babil, onu yanıtları 
bulmaya yöneltti. Bir Yüksek Epik’in hüküm sürdüğü başka bir şehre 
girmek kumar olsa da David bu riski almaya hazırdı. 
Çünkü Sttelheart’ı öldürmek, David’in kalbinde bir boşluk 
oluşturmuştu. Bir zamanlar intikam hasretinin barındığı bu boşluğu 
başka bir Epik’le, Firefight’la doldurdu ve bir Yüksek Epik’i 
öldürmekten daha karanlık, daha tehlikeli bir amacın peşine düştü. 
Çok satanlar listelerinde bir numaraya yükselen Steelheart’ın 
ardından gelen Firefight’la soluk kesen macera hızını hiç kaybetmeden 
sürüyor.

(Tanıtım Bülteni)
 
 
 
 Steelheart yorumum:
http://mosepati.blogspot.com.tr/2016/03/steelheart-reckoners-1-brandon.html


Steelheart'ın sonunda şaşırtıcı olaylar olmuş, ikinci kitap için çok heyecanlanmıştım; beklentim fazlaydı ancak kitabın sonuna yaklaşığında " nasıl hiç bir şey olmadan kitabı bitirmeyi başarabiliyor?" diye sordum kendime. Tabi ben de o kadar sıkıldığım, durağan bir kitabı nasıl bitirebildim?

STEELHEART (RECKONERS, #1) - BRANDON SANDERSON || YORUM BRANDON SANDERSON 28'İ

3/22/2016 , BY Mosepati - Hiç yorum yok:


Kitap: Steelheart
Orijinal Adı: Steelheart
Yazar: Brandon Sanderson
Yayınevi: Dex Kitap
Çeviri: Taylan Taftaf
Yayın Tarihi: 2013
Sayfa Sayısı: 467

Tür: Young Adult,  Fantasy


Dünyanın üstüne çöken felaketin gökyüzünde belirmesinin üzerinden on yıl geçmişti. Sıradan insanlar değişmeye başlamış, süperkahramanları andıran Epiklere dönüşmüşlerdi. Ama Epikler halkın dostu değildiler. O muhteşem yeteneklerini, güç için kullanıp insanları sömürüyorlardı.
Kimse Epiklerle savaşamazdı… Asiler hariç. Asiler bir grup sıradan insandı ve hayatlarını Epiklerin zayıf noktalarını bulup onları yok etmeye adamışlardı. David Asilere katılmak istiyordu. Çünkü Steelheart’ı istiyordu: yıllar önce babasını öldüren yenilmez Epik’i. Bunu uzun zamandır beklemiş, planlar yapmış, dünya üzerindeki tüm Epiklerle ilgili bilgi toplamıştı.
Şimdi harekete geçme zamanıydı. İntikam zamanı…
Brandon Sanderson yeni neslin en büyük fantastik yazarlarından biri olarak görülüyor. Tolkien’in mirasçısı Robert Jordan’ın Zaman Çarkı serisinin devamını yazması için Sanderson’ın seçilmesi yazarın tüm dünyada tanınmasını sağladı.

(Tanıtım Bülteni)


Calamity denilen kuyruklu yıldızın ortaya çıkmasından 1 yıl sonra bazı insanların çeşitli güçler ve bu güçlerin derecesinin farklı olduğu Epikler çıktı ortaya . Yıkımın ve kaosun hüküm sürdüğü dünyada güçsüzler için savaşacak, onları koruyacak kahraman ihtiyacı hisseden azınlıktaki insanların umudu hiç bitmezken, umut ettikleri kahramanın da kötü olduklarını anlarlar.

Bu insanlardan biri de David'dir ve Steelheart denilen güçlü epik gözlerinin önünde babasını öldürür. O da 10 yıl boyunca çeşitli araştırmalar, planlar üreterek, onların güçleriyle  ilgili notlar aldığı defterler hazırlar. Bu Steelheart denilen Epikten intikamını almak ister. Ve Epiklerle savaşan Asiler grubuna katılarak babasını öldüren Epikten intikamını almış olacaktır.

AKIL ÇIKMAZI (MARA DYER, #3) - MICHELLE HODKIN || YORUM & ALINTILAR

3/19/2016 , BY Mosepati - Hiç yorum yok:





Kitap: Akıl Çıkmazı
Orijinal Adı: The Retribution Of  Mara Dyer
Yazar: Michelle Hodkin
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Çeviri: Dilan Toplu
Yayın Tarihi: 2016
Sayfa Sayısı: 459

Tür: Young Adul, Paranormal, Mystery, Fantatasy, Romance


Mara Dyer kendisine söylenen yalanların ardında daha fazlası olduğuna inanıyordu. Ve haklıydı. Gerçeğin peşinden giderken yolun sonunda ne bulacağını düşünmekten kendini alamıyordu. Ama bundan vazgeçmeliydi. İntikam için daha ne kadar ileri gitmesi gerektiğini bilmiyordu. Yakında öğrenecekti. Sadakat ihanete, suçluluk masumiyete dönüşürken Mara Dyer'ın hikâyesinin nefes kesici sonunda kader ile şans çatışıyor… Yüzleşme zamanı geldi.

"Yazar tutkulu bir aşk hikâyesiyle doğaüstü gizemi harmanlayarak okurları sürprizden sürprize sürüklüyor."
-Booklist

"Hodkin'in zekice kurgulanmış romanı okurun zihnini zorlayarak son sayfasına kadar onu esir alıyor, kaosa ve meraka sürükleyip büyülüyor."
-Voya-

"Hodkin'in ustaca kullandığı belirsizlik teması hikâyedeki gerilimi artırıyor; buna yalnızca psikolojik olasılıklar değil, anlatımdaki muğlaklıklar da dahil. Bu bir gerçek delilik hikâyesi mi, doğaüstü bir öykü mü yoksa bir gizem mi? Okuyucular kitabın gerilim dolu sonuna kadar beklemek zorunda kalacaklar."
-Kirkus Reviews-

"Eski usul romantik sahnelerin günümüz gençliğini etkileyemeyeceğini sananlar çok yanılıyor. Kitapta hikâyesi anlatılan çocuk, okurları çok ağlatacak. Karakterler son derece gerçekçi, doğaüstü hikâyesi ise büyüleyici…"
-School Library Journal-

"Ürpertici, sürükleyici, bağımlılık yapan ve şaşırtıcı şekilde romantik bir roman... Mara'nın hikâyesi son derece güzel ve karmaşık... Hodkin gençlik romansını tamamen kendine has bir biçimde yorumlamış."
-Romantic Times-
(Tanıtım Bülteni)


Sevdiğimiz biten serilerin ardından yaşadığımız burukluk vardır. Daha devam etmeliydi ya da böyle bir final yakışmıyor, deriz. Ancak ben Mara Dyer serisi için böyle bir şey söylemeyip gayet olumlu cümleler kuracağım. İlk kitaplarını soluksuz okumuş, fazlasıyla gizemli olaylarla karşılaşıp ters köşeye yakalanmış biri olarak, Akıl Çıkmazı kitabında asla hüsrana uğramadım ve hak ettiği finali okudum.

Gelelim kitabımıza. Ben Noah'ın ölmediğini biliyordum, herkes biliyordu, Mara hiç inanmamıştı zaten. Ancak okuyanların yorumlarına şöyle bir göz attığımda çoğunun puan kırma nedeni Noah'ın kitapta başlarda görünmemesi, bu yüzden sıkılmış gibi görünüyorlar. Bana öyle gelmedi. Bu bir final kitabı olduğundan yazarın okurun aklında hiç bir soru işaretini cevapsız bırakmaması gerekiyordu. Serinin ilk başından beri bizi gerginlikten hop oturup hop kalkmamız için ördüğü ağlar, açtığı parantezler kapatılmalı ki biz kitabın kapağını kapattığımızda memnun olalım. Amaç Noah'ın görünmesi değil, buraya takılmaması gerek. Zaten Mara Dyer'dan bahsediyoruz, kurgunun saklanmış kısımları birkaç cümle ile anlatılamaz.


Gerildiğim, heyecanlandığım kısımlar bolca oldu. Aynalarda kendiyle konuşması, zihninde eşlik eden ses, büyükannesi... Bunlar hikayeye renk katmış, bir an olsun sıkıldığınızı hissettiğinizde canlanmanızı sağlayacak unsurlar. - ki sıkılmadım-

Ben yazarın üslubunu zaten seven biriyim. Bu türü de seviyorum. Eğer bu türde bu şekilde başarılı yazılmış bir kitap görüyorsam eğer beğenimi anlatmaktan geri duramıyorum. Final için de biraz ucu açık ama gayet içe sinen ve serinin hakkını veren bir kitap.

KÜLKEDİSİ UYURKEN- KRISTINA OHLSSON || YORUM & ALINTI

3/17/2016 , BY Mosepati - Hiç yorum yok:






Kitap: Külkedisi Uyurken
Orijinal Adı: Askungar
Yazar: Krıstına Ohlsson
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Çeviri: Zeliha Babayiğit
Yayın Tarihi: 2016
Sayfa Sayısı: 444

Tür: Polisiye, gerilim

"Bilinçaltının derinliklerine inen güçlü bir roman."
-Daily Mail-

İsveç'te yağmurlu bir yaz gününde küçük bir kız kalabalık bir trenden kaçırılır. Yüzlerce olası görgü tanığına rağmen kızın kaçırıldığı anı gören olmamıştır. Küçük kızın bir önceki istasyonda unutulan annesi hemen tren personeline ulaşarak onları uyarır. Ancak tren Stockholm İstasyonu'na vardığında kız hiçbir yerde yoktur.

Stockholm Polis Teşkilatı müfettişlerinden Dedektif Alex Recht, olayın anne ve baba arasındaki sıradan bir velayet kavgası olduğunu düşünür. Ama delillerin hiçbiri bu fikri destekler nitelikte değildir. Genç soruşturma analisti Fredrika Bergman'a göre olay amirinin düşündüğünden çok daha karmaşıktır.

Kayıp çocuk kaçırıldığı yerden uzakta, İsveç'in kuzey kentlerinden birinde ölü bulunduğunda ise polisin ezberindeki tüm kurallar altüst olacaktır. Soruşturma sırasında açığa çıkan tüyler ürpertici sırlar Alex Recht ve ekibini çok farklı yerlere götürür.

Alex ve Fredrika, artık korkunç bir planla hareket eden hasta ruhlu bir katilin peşinde olduklarını anlamışlardır. Onu bulmaları ise ancak farklılıklarını bir kenara bırakarak birlikte çalışmalarına bağlıdır. Zamanları kısıtlıdır. Katil başka masum çocukları da acımasız planına kurban etmeden önce onu durdurmak zorundadırlar.

Külkedisi Uyurken, kaçırmamanız gereken heyecan dolu bir polisiye. İpuçlarının peşine takılacak ve bu kitabı elinizden bırakamayacaksınız.

(Tanıtım Bülteni)



Lilian adlı küçük bir kızın, herkesin olduğu kalabalık bir ortamda  annesinin olmadığı bir an kollanıp kaçırılmasıyla başlayan gerilim yüklü bir polisiye.

Kitabın kapağına bakarak Külkedisi fan fiction olabilir diye - adından da dolayı-  düşünmüştüm ancak okuyanların da bildiği gibi kapaktaki kırmızı ayakkabı, trenden kaçırılan kızın geride kalan ayakkabıları. Kitap içerisinde de birkaç yerde Külkedisi göndermesiyle karşılacak okuyacaklar.

Kalabalık bir anlatıcı topluluğuyla karşı karşıyayız. Hepsi birbirinden çok farklı oluşturulmuş kişiler; İdelist, kendini kanıtlamak isteyen, işini aşık, güçsüz, mutsuz.. Birbirlerini tanısalar da tanımasar da hepsinin birleştikleri nokta kaçırılma vakasında ipuçlarına sahip olmaları. Çoğu zaman ondan ona atlamak kafamı karıştırdı ama anlattıkları, yaşadıkları- yaşıyor oldukları ana konuyla bağlantılı. Arapsaçına da dönüşüyor olsa, kördüğüm de oluşsa eğer yazarın bıraktığı ipuçlarını yakalarsanız sonuna yönelik tahmin yürütmemeniz zor.

GÜN IŞIĞIM- KİM HOLDEN || TADIMLIK BÖLÜM

3/16/2016 , BY Mosepati - Hiç yorum yok:



Kitap: Gün Işığım
Orijinal Adı: Bright Side
Yazar: Kim Holden
Yayınevi: Aspendos Yayıncılık

Çeviri: Mehtap Var
Yayın Tarihi: 2016
Sayfa Sayısı: 496


Aspendos Yayıncılık'ın  yakında biz okurlarıyla buluşturmak için can attığı, pembe kapağıyla ve konusuyla iddialı oldukları Gün Işığım kitabından ön okuma ile geldim. Kitabın orijinal kapağını en alta bırakacağın onu da görün. İyi okumalar olsun size.

Ayrıca şunu da söyleyeyim ki yayınevinin en sevilen yazarı Tarryn Fisher'ın F.ck Love adlı kitabının S.ktir Et Aşkı adıyla yakında bizlerle buluşacağını duyurdu yayınevi. Sabırsızlıkla bekliyorum.



 *******
22 Ağustos, Pazar
Kate


"N'aber koca popo?"

"Eh işte, yaklaşık otuz saat hiç durmadan araba kullandım, tam hatırlamıyorum. İki üç gündür hiç uyumadım. İki düzine Red Bull ve elli litre kahve içtim. Yani her zamanki gibiyim." 

Gülüyor. "Dostum, sanırım genlerinde kamyonculuk var."

"Evet, ben kamyoncu kızım." Tekrar gülüyor.

 "Harika! Sana Gün Işığım demekten vazgeçip Kamyoncu Kız demek zorunda kalabilirim."

Sohpet oldukça güzel ilerliyor, doğal, tam umduğum gibi. Birkaç gün Gus'la San Diego'da vedalaştıktan sonra bu konuşmadan ne beklemem gerektiğini bilmiyordum.

Sonra tuhaf sessizlik oluyor. Onu On dokuz yıldır tanıyorum, daha önce hiç bu tuhaf sessizliği yaşamamıştık.

"Demek Minnesota?"

"Evet."

"Maddie'de mi kalıyorsun?"

"Evet."

Gus, "Nasıl gidiyor?" diye soruyor.

"İdare eder." Tanrım, bu konuşma hiç iyiye gitmiyor. Sohpetten sıkılmış gibi, bir yandan da epey gergin olduğunu hissedebiliyorum. Neden hala bir sigara yakmadığını merak ediyorum. Tam bunu düşünürken çakmak sesini ve o tanıdık, uzun ilk nefes çekişini duyuyorum. "Bırakmalı..."

Sözümü yarıda kesiyor. "Şimdi kapatsam iyi olacak Gün Işığım. Robbie'ye gitmem gerek, herkes grup toplantısı için oraya gitti ve ben her zamanki gibi geç kaldım. Beni bekliyorlar."

Üzülüyorum fakat sırf Kate öyle istiyor diye insanların hayatlarının durdurulamayacağını ya da ertelenemeyeceğini de biliyorum. Gülümsüyor ve, "Elbette, yarın müsait olacak mısın? Yarın arayayı," diye cevap veriyorum.

" Yarın işten sonra sörf yapmayı planlıyorum ama müsait olacağım." Sigarasına gömülüp duman ve nikotinle yatışmaya çalıştığı için kesik kesik nefes alıyordu.

" Peki. Seni seviyorum, Gus." her zaman birbirimize seni seviyorum, deriz. Her zaman. Annesinden her beş dakikada bunu duyarak büyüdü; çünkü annesi onu gerçekten seviyordu. Onu sevdiğini söylemesi oldukça doğaldı.. Ben, annemden bunu hiçbir zaman duymadım. İçinde bana karşı sadece umursamazlık vardı. Bunu bana her gün iliklerime kadar hissettirdi. Sanırım bu yüzden bunu Gus'tan ve annesi Audrey'den duymak çok hoşuma gidiyor. Bir sohbeti onları sevdiğimi söylemeden bitirmek çok tuhaf geliyor.

"Ben de seni seviyorum Gün Işığım."

"Hoşça kal."

"Hoşça kal."

SİSSOYLU ÇAĞLARIN KAHRAMANI (MISTBORN, #3) BRANDON SANDERSON || TADIMLIK BÖLÜM BRANDON SANDERSON 28'İ

3/14/2016 , BY Mosepati - Hiç yorum yok:



******

MARSH KENDİNİ ÖLDÜRMEYE ÇALIŞIYORDU.


Sırtındaki kazığı çıkartıp bu berbat yaşamını sonlandırmak üzere gücünü toplamaya çalışırken eli titredi. Kurtulmaya çalışmaktan vazgeçmişti. Üç yıl. Kendi düşüncelerinin esiri olduğu, Sorgucu olduğu üç yıl. Bu yıllar ona kaçışı olmadığını göstermişti. Şimdi bile zihni bulanıktı.

Ardından hakimiyeti O ele geçirdi. Önce, tüm dünyası sarsılıyor gibiydi, ardından her şeyi tüm açıklığıyla görebiliyordu. Neden çabalamıştı ki? Niçin endişelenmişti? her şey olması gerektiği gibiydi.

İlerledi. Sıradan insanlar gibi göremiyor olmasına karşın- ne de olsa gözlerine iki çelik kazık delip geçirilmişti- çevresini saran odayı algılayabiliyordu. Kazıklar ensesinden çıkıntı yapıyordu, uzanıp dokunduğunda kazıkların sivri uçlarını hissedebiliyordu. Kan yoktu.


Kazıklar ona güç veriyordu. Her şey dünyayı aydınlatan ince mavi Allomantik çizgilerle belirgin bir haldeydi. Oda orta büyüklükteydi ve yanında - kanlarındaki metali işaret eden Allomantik mavi çizgilerin gösterdiği- birkaç eşlikçi vardı. Her birinin göz çukurlarına kazıklar çakılıydı.

Tek istisna; önündeki masaya bağlı bir halde duran adamdı. Marsh, arkasındaki masadan bir kazık alıp gülümsedi, ardından avucundaki kazığın ağırlığını tarttı. Tutsağının ağzı bağlı değildi. Bu çığlıkları önlerdi.

Tutsak korkudan inleyerek "lütfen," diye fısıldadı. Terrisli bir vekilharç bile kendi vahşi ölümüyle yüzleştiğinde yıkılırdı. Adam cılızca karşı koydu. Çok garip bir şekilde masaya bağlı olmasının nedeni altında bir başkasının oluşuydu. Masa bu biçimde, altta bir bedenin yer almasına olanak tanıyacak oyuklarla tasarlanmıştı.

"Ne istiyorsun?" diye sordu Terrisli. " Sana Sinod hakkında daha fazla bir şey söyleyemem!"

Marsh parmağını pirinç kazığın sivri ucunda gezdirdi. Yapılacaklar vardı, ama adamın sesindeki dehşet ve acı hoşuna gidince duraksadı. Duraksadı ki...

KÖPEK KALBİ- MIKHAIL BULGAKOV || YORUM

3/14/2016 , BY Mosepati - Hiç yorum yok:

Kitap: Köpek Kalbi
Orijinal Adı: Heart Of A Dog
Yazar: Mikhail Bulgakov

Yayınevi: Kaknüs Yayınları
Çeviri: İbrahim Kapaklıkaya
Yayın Tarihi: 2002
Sayfa Sayısı: 128

Tür: Klasik

Mikhail Bulgakov’un Rus Devrimi üzerine yazdığı absürd öykü. Dünyaca ünlü Moskovalı bir cerrah bir sokak köpeğini evine alıp ölmüş bir adamın testislerini ve beyninin bir parçasını organ nakliyle köpeğe takar. Operasyon beklenmedik sonuçlar doğurur: tehlikeli bir insan-hayvan yaratılmış ve profesörün saygın yaşamı bir kabusa dönüşmüştür.
1925’te yazılan bu kitap ancak yazar öldükten sonra Batı’da 1968’de, SSCB’de ise 1987’de yayınlanabilmiştir.
Kitapta Ekim 1917 Rus Devrimi’nin hedeflerinden biri kara mizahla aktarılır: geçmişten etkilenmemiş ve burjuva endişeleri taşımayan yeni bir insan türü oluşturmak.
Kitap absürd ve komik bir hikaye gibi ya da Rus Devrimini konu alan bir taşlama olarak okunabilir. Frankestein’ın öyküsüne ve Kafka’nın eserlerine benzetilebilen roman sürrealist bir mizah dehası sergiliyor.

(Tanıtım Bülteni)


Kitabın ilk kısmını sokak köpeğimiz Topak'ın ağzından dinliyoruz. Aç, susuz, yalnız ve yaralı. Yardıma muhtaç ve insanlara güvenini kaybetmemiş. Umuda sahip. Yanından geçen bir adamın ona yemek vermesiyle minnetini bize büyük bir coşkuyla dile getiriyor, adamın peşine takılarak evine gidiyor. Ona "Köpeklerin Allahı" adını veriyor. Topak beslendikçe mutlu olsa da, sahip çıkıldığını düşünüp keyif yapsa da Profesör'ün- ona sahip çıkan- onunla ilgili başka planları olduğunu öğreniyoruz.

Kitabın ikinci kısmında Profesör ve "Isırılmış"-yardımcısı- insan beyni ve cinsel organını değiştirip gençleştirmeyi amaçlarlar - deney yaparlar- ama işler planlandığı gibi gitmez, bunun yerine Topak'ı insanlaştırırlar. İnsanlaştıktan sonra bile kalbi ve beyni köpek olduğu için belki de köpeksel davranışlar sergilemeye devam eder, adaptasyon sorunları yaşar. Görünüş itibariyle artık bir insan olsa bile yine de hoş görülür, küçümsenir. Dizginlenemez.

Bir kitapta köpekler olacak ve ben bu kitabı okumaktan zevk almayacağım öyle mi? Oluru yok. Topak'ın zihninden geçen tüm düşünceleri, insanlardan gördüğü olumsuzluklar karşısında insanoğlunu iyi tanıyıp onlar hakkında düşüncelerini, analizlerini zihnime kazımaya çalıştım. Acılı ve yaralı halde yardım bekleyip ağlamalarını okudum. Yalnız başına verdiği yaşam mücadelesini, zorluklar karşısında pes etmeyip insanlardan yardım bekleyen deli dolu, komik ve keskin zekaya sahip bir ruh okudum.

SİSSOYLU KUŞATMA (MISTBORN, #2) BRANDON SANDERSON ||YORUM &ALINTILAR BRANDON SANDERSON 28'İ

3/13/2016 , BY Mosepati - Hiç yorum yok:



Kitap: Sissoylu Son İmparatorluk
Orijinal Adı: Mistborn: The Well Of Ascension

Yazar: Brandon Sanderson
Yayınevi: Akılçelen Kitaplar

Çeviri: Can Sevinç
Yayın Tarihi: 2015
Sayfa Sayısı: 623

Tür: Epic Fantasy, High Fantasy, Fantasy
Kötülük alt edildi; savaş ise henüz başlıyor.

İmkânsızı başardılar ve acımasız iktidarı bin yıl boyunca devam eden Tanrı benzeri varlığı ortadan kaldırdılar. Bu toprakların en kudretli Sissoylusu hâline gelen Vin ve ona âşık olan genç, idealist bir soylu olan Elend Venture, şimdi yıkık bir imparatorluğun külleri üzerine sağlam, yeni bir toplum inşa etmek zorunda.

Üç farklı ordunun kuşatması altında kaldıkları sırada, Vin ve Elend bu zorlu amaç için çalışmaya başlayalı çok kısa bir zaman olmuştu. Kuşatmanın demir yumruğu geride kalan her günle birlikte giderek daha da kapanırken, kadim bir efsane bir umut ışığı sunmaya başladı onlara. Efsanede bahsedilen Miraç Kuyusu'nun ne tür bir güç bahşettiği belli değil, hatta bu kuyunun gerçekten de var olup olmadığını bile kimse bilmiyor.

Belki de Lord Hükümdar'ı alt etmek işin en kolay tarafıydı. Lord Hükümdar'ın yıkılışı sonrasında ortaya çıkan gelişmelere rağmen hayatta kalabilmek hiç de kolay olmayabilir. Fantezi roman evreninin önemli yazarı Brandon Sanderson'dan harika bir yapıt…


(Tanıtım Bülteni)


Son İmparatorluk yorumum: http://mosepati.blogspot.com.tr/2016/02/sissoylu-son-imparatorluk-brandon.html

Son İmparatorlukta gelişen olaylardan sonra bu kitapta ne anlatılabilir acaba diye düşünmüşken karşımda şaşkınlıktan şaşkınlıklara, heyecana sürükleyen bir kitap buldum. İkinci kitap olmasına rağmen ivme düşeceğine üç beş kat artmış gibi hissediyorum. Neler neler olmadı ki!

Lord Hükümdarın sözde Miraç Kuyusu'nda kötü yaratıkları yenerek güç elde etmesiyle ilgili şüpheler, ortaya çıkan günlükle birlikte daha karışık ve daha karışık bir hal alır.





Son zamanlarda kendinde farklılıklar hisseden, bir takım sesler duymaya başlayan Vin, Miraç Kuyusu ile ilgili kehanetlere güvenip büyük bir adım atar.